Yeni bir veri sızıntısı ya da kimlik avı saldırısı haberi okuduğumda, aklım hep şu soruya gidiyor: Siber güvenlik diye bir şey nasıl ortaya çıktı? Düşündükçe fark ediyorum ki, birkaç on yıl önce neredeyse hiç konuşulmayan bir konu, bugün dijital dünyanın temel direklerinden biri haline geldi.
Bu yazıda, compute.tr üzerinde sadece teknik değil, aynı zamanda kültürel ve stratejik açıdan da siber güvenliğin nasıl evrildiğine birlikte bakalım istedim.
İlk Yıllar: Açık Sistemler ve Kör Güven
Bilgisayarların ilk dönemlerinde güvenlik neredeyse hiç gündemde değildi. Sistemler genellikle birbirine bağlı değildi, erişim zaten sınırlıydı. İnsanlar birbirine güvenmek zorundaydı — çünkü başka çareleri yoktu.
Ancak 1970’li ve 80’li yıllarda sistemler ağlara bağlanmaya başlayınca işler değişti. Artık insanlar, olmamaları gereken yerlere sızmaya çalışıyordu. 1988 yılında ortaya çıkan Morris Worm, binlerce sistemi etkileyen ilk yaygın zararlı yazılım olarak tarihe geçti. Ve siber güvenliğin doğuşuna işaret etti.
Güvenlik Duvarları ve Antivirüs Çağı
1990’larda internet yaygınlaştıkça, güvenlik araçları da buna ayak uydurmak zorunda kaldı. Güvenlik duvarları (firewall) standart hale geldi. Norton, McAfee gibi antivirüs programları neredeyse her ev bilgisayarında yerini aldı.
Ancak sorun sadece virüsler değildi. Sosyal mühendislik saldırıları, sahte e-postalar, yanıltıcı reklamlar ve açılır pencerelerle kullanıcıları kandırmak da yaygınlaştı. O dönem kullanıcıların öğrendiği en önemli şeylerden biri şuydu: Güvenlikte en zayıf halka genellikle insandır.
Kurumsal Güvenlik ve Siber Suçların Yayılması
2000’li yıllara geldiğimizde, işler ciddi boyutlara ulaştı. Veriler dijital hale gelmişti ve kötü niyetli kişiler bunu hedef almaya başlamıştı. Bu dönemde saldırı tespit sistemleri, VPN, iki aşamalı doğrulama gibi çözümler kurumsal düzeyde yaygınlaştı.
Siber suç artık sadece bir “gençlik merakı” değil, tam anlamıyla bir endüstri haline gelmişti. Devletler de konunun ciddiyetini fark etmeye başladı. HIPAA, GDPR, PCI-DSS gibi düzenlemeler, verileri korumak ve sorumlulukları tanımlamak amacıyla oluşturuldu.
Savunmadan Stratejiye Geçiş
Bugün siber güvenlik sadece savunma değil, bir strateji meselesi. Şirketler artık sızma testleri, red team çalışmaları, ödüllü açık bulma programları, hatta yapay zeka destekli tehdit analizi sistemlerine yatırım yapıyor.
Modern sistemler artık “güvenliği sonradan eklenmiş” değil, güvenlik merkezli tasarlanmış oluyor. Tabii saldırganlar da boş durmuyor. Fidye yazılımları, sıfırıncı gün açıkları, hatta devlet destekli saldırılar günümüzün gerçeği.
Ben de compute.tr üzerindeki yazılarımda bu dönüşümü zaman zaman ele alıyorum. Çünkü günün sonunda siber güvenlik, sadece sistemleri değil, insanları da koruma işidir.
Nereye Gidiyoruz?
Hayatımızın daha büyük bir kısmı çevrimiçi hale geldikçe, riskler de beraberinde geliyor. Nesnelerin interneti (IoT), bulut sistemleri, blokzincir teknolojisi ve yapay zeka gibi alanlar yeni tehdit yüzeyleri oluşturuyor.
Yakın gelecekte kuantum bilgisayarlar şifreleme sistemlerini tamamen değiştirebilir. Buna karşılık, kuantum sonrası kriptografi ve gizlilik odaklı mimariler şimdiden geliştiriliyor.
Artık çok net: Siber güvenlik bir seçenek değil, bir zorunluluk. Ve sürekli değişiyor. Tam da bu yüzden, burada bu konuları yazmaya devam edeceğim.