Bugün cebimizde taşıdığımız cihazlara baktıkça, ne kadar büyük bir yol kat ettiğimizi düşünmeden edemiyorum — ve bu yolun ne kadar hızlı alındığını da. Oda büyüklüğündeki makinelerden bilekliğimize taktığımız akıllı cihazlara kadar, donanımın ve genel teknolojinin evrimi; yazılımı, veri bilimi, iletişimi, hatta yaratıcılığı bile derinden etkiledi.
Blogumda bu yazıda, sadece yazılıma değil, aynı zamanda dijital dünyamızı mümkün kılan fiziksel araçların nasıl dönüştüğüne de bir göz atmak istedim.
Tüplerden Transistörlere
Her şey vakum tüpleriyle başladı. 1940’larda geliştirilen ENIAC gibi ilk bilgisayarlar, binlerce tüp ile çalışıyordu. Bu makineler devasa, yavaş ve arızaya açık cihazlardı. Ama işe yarıyorlardı ve bu bile bir devrim başlatmak için yeterliydi.
1947 yılında transistör’ün icadı her şeyi değiştirdi. Daha küçük, daha verimli ve daha güvenilir olan bu yeni yapı, kısa sürede vakum tüplerinin yerini aldı ve modern elektroniğin temellerini attı. 1960’larda ise entegre devreler ile birden fazla transistör tek bir çipte buluştu. Donanım hem küçülüyor hem de güç kazanıyordu.
Kişisel Bilgisayarın Doğuşu
1970’ler ve 80’ler, bilgisayarların kişisel hale geldiği yıllardı. Apple, IBM ve Commodore gibi firmalar; masalara, hatta zamanla dizlerin üstüne konulabilecek bilgisayarlar geliştirdi. Intel 8086 ve Motorola 68000 gibi işlemciler yalnızca teknik olarak değil, sağladıkları olanaklarla da efsaneleşti.
En önemlisi, bu cihazlar bilgisayarı demokratikleştirdi. Artık programlama, oyun oynama, grafik tasarım ya da internete bağlanma gibi faaliyetler evlerde ve okullarda mümkün hale gelmişti. Benim gibi pek çok kişi teknolojiyle ilk ciddi bağını bu dönem cihazlarıyla kurdu.
Mobilite, Küçülme ve Akıllı Her Şey
1990’lar ve 2000’lerin başlarında, masa üstündeki cihazlardan çok, yanımızda taşıyabildiklerimize önem vermeye başladık. Dizüstü bilgisayarlar, kişisel dijital asistanlar (PDA) ve ardından akıllı telefonlar sahneyi devraldı. Bu geçiş, batarya ömründen kablosuz bağlantılara, ekran teknolojilerinden taşınabilirliğe kadar pek çok alanda büyük ilerlemeyi beraberinde getirdi.
Dokunmatik ekranlar klavyelerin yerini aldı. Kameralar vazgeçilmez oldu. GPS hayatın bir parçası haline geldi. Ve bir anda, cebimizdeki telefonlar birkaç yıl öncesinin masaüstü bilgisayarlarından daha güçlü hale geldi.
Aynı dönemde tüketici elektroniği de patlama yaşadı: oyun konsolları, giyilebilir cihazlar, dronelar, akıllı saatler, akıllı televizyonlar… Hepsi, teknolojiyi görünmez ama vazgeçilmez kılmak üzere tasarlandı.
Modern Donanım: Sessiz, Sorunsuz, Uzmanlaşmış
Bugün çoğumuz bir cihazı ancak bozulduğunda fark ediyoruz. Bu kadar arka planda çalışacak kadar sorunsuz hale geldiler. Cihazlar daha ince, daha hafif ama aynı zamanda çok daha güçlü.
Artık ARM mimarili işlemciler dizüstü bilgisayarlara güç veriyor, sıvı soğutmalı GPU’lar performans sınırlarını zorluyor, IoT cihazları için edge computing yaygınlaşıyor. Yapay zekâ eğitimi için geliştirilen özel TPU gibi donanımlar bile hayatımıza girdi. SSD’ler, klasik sabit diskleri neredeyse tarihe gömdü.
Apple’ın M serisi işlemcileri ya da Raspberry Pi 5 gibi projeler, hem yüksek performansı hem de düşük enerji tüketimini ön plana çıkarıyor. Ben de compute.tr üzerinde yazarken zaman zaman bu konulara değinmeye çalışıyorum çünkü donanımı anlamak, yazılımcılığı daha iyi kavramakla da doğrudan bağlantılı.
Sıradaki Adım Ne?
Ufukta kuantum bilgisayarlar var. Bunun yanında nöromorfik işlemciler, katlanabilir cihazlar, artırılmış gerçeklik gibi alanlar da hızla gelişiyor.
Ama ne olursa olsun değişmeyen şey şu: teknoloji hep evrilir — çoğu zaman da sessizce. Bugün bilim kurgu gibi gelen şeyler, birkaç yıl sonra cebimizdeki cihazların sıradan bir özelliği haline gelebiliyor.
İşte bu beni heyecanlandırıyor. Ve işte bu yüzden burada yazmaya devam edeceğim.